Modal content
×

T.C. İÇİŞLERİ BAKANLIĞI

WEB SİTESİ GİZLİLİK VE ÇEREZ POLİTİKASI

Web sitemizi ziyaret edenlerin kişisel verilerini 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu uyarınca işlemekte ve gizliliğini korumaktayız. Bu Web Sitesi Gizlilik ve Çerez Politikası ile ziyaretçilerin kişisel verilerinin işlenmesi, çerez politikası ve internet sitesi gizlilik ilkeleri belirlenmektedir.

Çerezler (cookies), küçük bilgileri saklayan küçük metin dosyalarıdır. Çerezler, ziyaret ettiğiniz internet siteleri tarafından, tarayıcılar aracılığıyla cihazınıza veya ağ sunucusuna depolanır. İnternet sitesi tarayıcınıza yüklendiğinde çerezler cihazınızda saklanır. Çerezler, internet sitesinin düzgün çalışmasını, daha güvenli hale getirilmesini, daha iyi kullanıcı deneyimi sunmasını sağlar. Oturum ve yerel depolama alanları da çerezlerle aynı amaç için kullanılır. İnternet sitemizde çerez bulunmamakta, oturum ve yerel depolama alanları çalışmaktadır.

Web sitemizin ziyaretçiler tarafından en verimli şekilde faydalanılması için çerezler kullanılmaktadır. Çerezler tercih edilmemesi halinde tarayıcı ayarlarından silinebilir ya da engellenebilir. Ancak bu web sitemizin performansını olumsuz etkileyebilir. Ziyaretçi tarayıcıdan çerez ayarlarını değiştirmediği sürece bu sitede çerez kullanımını kabul ettiği varsayılır.

1.Kişisel Verilerin İşlenme Amacı

Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz aşağıda sıralanan amaçlarla T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından Kanun’un 5. ve 6. maddelerine uygun olarak işlenmektedir:

  • T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen ticari faaliyetlerin yürütülmesi için gerekli çalışmaların yapılması ve buna bağlı iş süreçlerinin gerçekleştirilmesi,
  • T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan ürün ve hizmetlerden ilgili kişileri faydalandırmak için gerekli çalışmaların yapılması ve ilgili iş süreçlerinin gerçekleştirilmesi,
  • T.C. İçişleri Bakanlığı tarafından sunulan ürün ve hizmetlerin ilgili kişilerin beğeni, kullanım alışkanlıkları ve ihtiyaçlarına göre özelleştirilerek ilgili kişilere önerilmesi ve tanıtılması.
 
2.Kişisel Verilerin Aktarıldığı Taraflar ve Aktarım Amacı

Web sitemizi ziyaret etmeniz dolayısıyla elde edilen kişisel verileriniz, kişisel verilerinizin işlenme amaçları doğrultusunda, iş ortaklarımıza, tedarikçilerimize kanunen yetkili kamu kurumlarına ve özel kişilere Kanun’un 8. ve 9. maddelerinde belirtilen kişisel veri işleme şartları ve amaçları kapsamında aktarılabilmektedir.

3.Kişisel Verilerin Toplanma Yöntemi

Çerezler, ziyaret edilen internet siteleri tarafından tarayıcılar aracılığıyla cihaza veya ağ sunucusuna depolanan küçük metin dosyalarıdır. Web sitemiz ziyaret edildiğinde, kişisel verilerin saklanması için herhangi bir çerez kullanılmamaktadır.

4.Çerezleri Kullanım Amacı

Web sitemiz birinci ve üçüncü taraf çerezleri kullanır. Birinci taraf çerezleri çoğunlukla web sitesinin doğru şekilde çalışması için gereklidir, kişisel verilerinizi tutmazlar. Üçüncü taraf çerezleri, web sitemizin performansını, etkileşimini, güvenliğini, reklamları ve sonucunda daha iyi bir hizmet sunmak için kullanılır. Kullanıcı deneyimi ve web sitemizle gelecekteki etkileşimleri hızlandırmaya yardımcı olur. Bu kapsamda çerezler;

İşlevsel: Bunlar, web sitemizdeki bazı önemli olmayan işlevlere yardımcı olan çerezlerdir. Bu işlevler arasında videolar gibi içerik yerleştirme veya web sitesindeki içerikleri sosyal medya platformlarında paylaşma yer alır.

Teknik olarak web sitemizde kullanılan çerez türleri aşağıdaki tabloda gösterilmektedir.

Oturum Çerezleri

(Session Cookies)

Oturum çerezleri ziyaretçilerimizin web sitemizi ziyaretleri süresince kullanılan, tarayıcı kapatıldıktan sonra silinen geçici çerezlerdir. Amacı ziyaretiniz süresince İnternet Sitesinin düzgün bir biçimde çalışmasının teminini sağlamaktır.

 

Web sitemizde çerez kullanılmasının başlıca amaçları aşağıda sıralanmaktadır:

  • • İnternet sitesinin işlevselliğini ve performansını arttırmak yoluyla sizlere sunulan hizmetleri geliştirmek,
5.Çerez Tercihlerini Kontrol Etme

Farklı tarayıcılar web siteleri tarafından kullanılan çerezleri engellemek ve silmek için farklı yöntemler sunar. Çerezleri engellemek / silmek için tarayıcı ayarları değiştirilmelidir. Tanımlama bilgilerinin nasıl yönetileceği ve silineceği hakkında daha fazla bilgi edinmek için www.allaboutcookies.org adresi ziyaret edilebilir. Ziyaretçi, tarayıcı ayarlarını değiştirerek çerezlere ilişkin tercihlerini kişiselleştirme imkânına sahiptir.  

6.Veri Sahiplerinin Hakları

Kanunun ilgili kişinin haklarını düzenleyen 11 inci maddesi kapsamındaki talepleri, Politika’da düzenlendiği şekilde, ayrıntısını Bakanlığımıza ileterek yapabilir. Talebin niteliğine göre en kısa sürede ve en geç otuz gün içinde başvuruları ücretsiz olarak sonuçlandırılır; ancak işlemin ayrıca bir maliyet gerektirmesi halinde Kişisel Verileri Koruma Kurulu tarafından belirlenecek tarifeye göre ücret talep edilebilir.

 

  • e-Devlet
  • İçişleri Bakanlığı
  • Diğer Valilikler

Valilikler

T.C. Hatay Valiliği
T.C. Hatay Valiliği
T.C. Hatay Valiliği
  • VALİLİK
    Yöneticilerimiz Valilik Birimleri Vali Yardımcıları Görev Dağılımı Görev Yapmış Valiler Tarihçe Mevzuat İl Protokol Listesi İl Etik Komisyonu Kurumsal Kimlik
  • HATAY
  • İLÇELERİMİZ
  • HİZMETLERİMİZ
    Hizmet Birimleri Kamu Kurum ve Kuruluşları İletişim Bilgileri Kamu Hizmet Standartları Bilgi Edinme İl Afet Risk Azaltma Planı Kolluk Gözetim İhbar ve Şikayet Başvuru Formu
  • GÜNDEM
    Haberler Validen Haberler Duyurular Basın Açıklamaları İhale İlanları Resmi İlan Portalı Dosyalar
  • İLETİŞİM
°C
16
Mayıs2025
Parçalı Bulutlu
23
°C
5 Günlük Hava Tahmini
temizle
  • VALİLİK
    • Yöneticilerimiz
      • Vali
      • Vali Yardımcıları
        • Bekir Sıtkı DAĞ
        • Hasan MEŞELİ
        • Emin KAYMAK
        • Can ATAK
        • İbrahim GÜNEŞ
        • Gökay İÇEN
        • Doğukan MIZRAK
        • Cafer EKİNCİ
        • Mehmet Miraç TOPALOĞLU
        • Resul YILDIRIM
      • Kaymakamlar
        • Mehmet SERT
        • Abdullah AKDAŞ (Vali Yardımcısı)
        • Hacı Hasan GÖKPINAR
        • Mahmut Sami YILMAZ
        • Mesut ÇOBAN
        • Muhammet ÖNDER
        • Ümit ALTAY
        • Onur ÖZAYDIN
        • Osman ACAR
        • Ayhan AKPAY
        • Onur Alp BIÇAKÇI
        • Kürşad KARACA
        • Yasin ÖZTÜRK
        • Emre DÜNDAR
        • Halil YAZICI
    • Valilik Birimleri
      • Özel Kalem Müdürlüğü
      • İl Yazı İşleri Müdürlüğü
      • İl İdare Kurulu Müdürlüğü
      • İl Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü
      • İl Planlama ve Koordinasyon Müdürlüğü
      • İl Sosyal Etüt ve Proje Müdürlüğü
      • İdare ve Denetim Müdürlüğü
      • Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü
      • Hukuk İşleri Şube Müdürlüğü
      • Protokol Şube Müdürlüğü
      • İdari Hizmetler Şube Müdürlüğü
      • Açık Kapı Şube Müdürlüğü
      • Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
    • Vali Yardımcıları Görev Dağılımı
    • Görev Yapmış Valiler
    • Tarihçe
      • Hükümet Konağı Tarihçesi
    • Mevzuat
    • İl Protokol Listesi
    • İl Etik Komisyonu
    • Kurumsal Kimlik
  • HATAY
  • İLÇELERİMİZ
  • HİZMETLERİMİZ
    • Hizmet Birimleri
      • Yatırım İzleme ve Koordinasyon Başkanlığı
      • İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü
      • İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü
      • İl Göç İdaresi Müdürlüğü
      • Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü
      • Anadolu Ajansı Hatay Büro Müdürlüğü
      • DSİ 63.Şube Müdürlüğü
      • Doğu Akdeniz Gümrük ve Dış Ticaret Bölge Müdürlüğü
      • Doğu Akdeniz Kalkınma Ajansı
      • Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü
      • Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğü
      • Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü
      • Doğa Koruma ve Milli Parklar İl Şube Müdürlüğü
      • Havalimanı Müdürlüğü
      • İl Müftülüğü
      • İl Sağlık Müdürlüğü
      • Meteoroloji Müdürlüğü
      • Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü
      • Tapu Ve Kadastro 12. Bölge Müdürlüğü
      • Ticaret İl Müdürlüğü
      • Vakıflar Bölge Müdürlüğü
      • Vergi Dairesi Başkanlığı
      • Zeytincilik Araştırma Enstitüsü
      • İl Afet ve Acil Durum Müdürlüğü
      • İl Defterdarlığı
      • Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı
      • TKDK İl Koordinatörlüğü
      • TÜİK Hatay Bölge Müdürlüğü
    • Kamu Kurum ve Kuruluşları İletişim Bilgileri
    • Kamu Hizmet Standartları
    • Bilgi Edinme
    • İl Afet Risk Azaltma Planı
    • Kolluk Gözetim İhbar ve Şikayet Başvuru Formu
  • GÜNDEM
    • Haberler
    • Validen Haberler
    • Duyurular
    • Basın Açıklamaları
    • İhale İlanları
    • Resmi İlan Portalı
    • Dosyalar
  • İLETİŞİM

Dil, Folklor ve Gelenekler

Dil Halk Dansları Halk Danslarında Giyilen Giysiler Halk Müziği Halk Oyunları Öyküleri Geçiş Dönemleri İlimiz Türküleri ve Halk Çalgıları Yöresel Kıyafetlerimiz

Antakya’nın merkezi olduğu Hatay ili, bilindiği gibi; batıda Akdeniz, kuzeybatıda Osmaniye ve Adana,  kuzeydoğuda Kilis ve Gaziantep illeri, doğuda ve güneyde ise Suriye devletinin toprakları ile çevrilmiştir. Bu coğrafi konumun, Antakya ağzın önemli ölçüde etkilediği hususunu reddedilmesi mümkün olmayan bir gerçek şeklinde ifade edebiliriz. Çevre iller ağızlarının, Hatay’da konuşulan dil üzerine etkileri de, Hatay’ın daha çok o illere komşu ilçelerinde açık bir biçimde kendisini hissettirir. Bu yargıdan yola çıkarak Dörtyol ve Erzin, Osmaniye, Adana ve Mersin ağızlarında Kırıkhan ve Hassa ağızlarının da Gaziantep ve özellikle Kilis ağızlarından etkiledikleri söylenebilir. Antakya’nın ise, ilin merkezinde olması, Antakya ağzının çevre ilçe ve iller ağızlarında eşit ölçüde etkilenmesi sonucunu doğurmuştur.
           
Hatay’ın yerli halkı olan Türkmenlerin dili üzerin de özellikle Suriye’ye komşu ilçelerde ve Antakya’da Arapçanın da büyük etkisi vardır. Bu etki hatta bazı köylerde ana adilin Arapça olması derecesinde kuvvetlidir. Ancak, Arapça konuşulan bu köylerde “yağlık”, “küpeli” gibi öz Türkçe sözcüklerinin de sıkça kullanıldığı dikkati çeker. Bu durum, ilk bakışta çelişki imiş gibi görünüyorsa da bunu daha çok dilin katı kurallarla sıkı düzen altına alınamayacağının, kültür alış verişli ve iletişim devam ettiği sürece dilinde yabancı faktörlerde etkilenmesini kaçınılmaz bir sonuç olacağının kanıtı şeklinde değerlendirmemiz gerekir. Çünkü aynen, anan dilleri Arapça olan köylülerin öz Türkçe sözcükleri sıkça kullanmaları gibi hiç Arapça bilmeyen Türkmen köylülerinin “anti”, “atebe” gibi Arapça kelimeleri, rahatça konuşma dillerine kabul ettikleri de  bir vakadır. Bunların yanı sıra diğer bir yaygın şekilde alınan Türkçe sözcüklerinin Arap şivesiyle söylenmesidir.  Mesela halkı Arapça konuşan bazı köylerde “ma’ lka” sözcüğü kullanımdan düşmüş onun yerine eş anlamlısı “kaşık”ın Arap şivesiyle söylenen şekli; “kaşşuka” getirilmiştir. Arap dilinin Hatay ağzına olan etkisinden söz edilirken, son olarak da Türkçede bulunmayan Arapçaya özgü bazı harflerle simgelenen Hatay, özellikle de Antakya halkının konuşmaların büyük ölçüde girmiş bulunduğunun belirtilmesi gerekir.     
           
Özet olarak söylemek gerekirse; Antakya ağzı, çevre il ve ilçeler ağızlarının ve Arap dilinin etkilerine, büyük ölçüde maruz kalmış fakat buna rağmen genel görünümüyle öz benliğini korumasını bilmiştir.

Hatay´ın halk oyunları “Halay Yöresine” girer. Halaylar davul,zurna eşliğinde oynanır. Konularını toplumsal, insansal üretim ilişkilerinden alır. İnsan-tabiat-hayvan ilişkileri, toplumsal ilişkiler (aşk, sevgi, yiğitlik, kavga, savaş, kıskançlık, kız kaçırma, kardeşlik, dini öğeler ...) ve ekonomik faaliyetler hep halk oyunlarının konusudur.

Halk oyunları halkın ortak duygu,düşünce ve yaşantılarını yansıtır. Sanat değeri üstün bir anlatım aracıdır. Destan (öykü), oyun, giysi, müzik, dans, iç içedir. Bu yüzden folklorun en geniş, en zengin, dalı halk oyunlarıdır. Yörede uzun yıllar sağlıklı bir araştırma yapılamamış ve Halkbilimin diğer öğeleri gibi Halk oyunlarımızın da bir çok özellikleri günümüze kadar ulaşamamıştır. 

Yapılan çalışmalar dar kapsamlı olmanın ötesine geçememiştir. Dönem dönem yapılan bu alışmalardan elde ettiğimiz bilgilere göre yörede 32 oyun tespit edilmiştir. Bu oyunların birçoğu halen oynanmaktadır. Ancak oyunlarla ilgili sağlıklı bilgiler derlenememektedir. Bunun nedeni yukarıda sözünü ettiğimiz gibi zamanında yeterli çalışmaların yapılamaması ve şu an yaşayan kaynakların yeterli bilgiye sahip olmamasıdır. 

Yaptığım çalışmalarda ortaya çıkan bir diğer konuda hemen hemen aynı ezgi ve adımlara sahip bazı oyunların ova ve dağ bölgesinde farklı isimlerle oynanmasıdır. Ritimde de bazı farklılıklar görülmektedir. Bunun da en büyük nedeninin iklim farklılığından ortaya çıkıyor olmasıdır. Ayrıca ilimiz Reyhanlı ilçesinde uzun yıllardır yaşayan çerkezlerin oynadığı oyunlar da bulunmaktadır. Ancak bu oyunlar Reyhanlı´nın dışında pek oynanmamaktadır. Bu oyunların isimleri;
 
1. Çeçen 2. Aspura 3. Kate 4. Viğ
 
Oyunların figürleri incelendiğinde üç ortak özellik belirlenmiştir. Bunlar yöre oyunlarının çoğunda görülmektedir.
 
1)Ayakların kuvvetlice yere vurulması

2)Omuzların titretilmesi.
 
3)Oyunlarda hayda ve zılgıtın fazla olması
 
Yörede tesbit edilen oyun isimleri ve kaynak kişilerin bazı oyunlar ile ilgili verdiği bilgiler aşağıdadır.
 
1-Arji (Çiftayak
2-Aşe
3-Depki
4-Bağdatın Hamamları
5-Dokuz buçuk (Dokuz ayak)
6-Cendermeli
7-Dönderin kızlar (Havuş)
8-Debil
9-Eli elime değdi
10-Demirci
11-Garibin ayağı
12-Garibin ayağı
13-Koyser
14-Güzel han
15-Küllük
16-Galata
17-Pamuk
18-Halebi
19-Rişko
20-Hatay Şirvani
21-Serji
22-Hızemi
23-Suzani
24-Hızmalı
25-Şamta
26-Kaba
27-Valde
28-Kırıkhan
29-Yağlık kenarı
30-Kıramık dalları
31-Zennube 
32-Deli Arap
 

İnsanoğlu varolduğundan beri giyim önemli bir yer oluşturmuştur. 20.yüzyılın başlarında el işlemeciliği, ipek dokumacılığı giysiyi etkilemiştir. Daha sonraki dönemde teknolojinin gelişmesine paralel olarak makine işlemeciliği ve pamuklu dokumalar yer almıştır. İpek dokumalar günümüzde de Samandağ ve Harbiye´de dokunup kullanılmaktadır. Giysi insanın örtünme, doğa şartlarından korunma, beğenilme, dini inanç ve güzel güne göre değişiklik gösterir.
 
Kadın ve Erkek Giysileri
 
Kadın Giysileri
 
1- Başa Giyilenler : Fes, Tarbuş, Kefiye, Tülbent (Yazma, Yağlık, Eşarp, Yaşmak)
2- İçe Giyilenler : Elbise (Entari, Fistan), Şalvar
3- Dışa Giyilenler : Yelek, Sako, Cepken
4- Ayağa Giyilenler : Çorap, Yemeni
5- Bele Bağlananlar : Bel Kuşağı, Kemer
6- Takılar : Altın penez, Gümüş kolye, Bilezik, Beşi birlik
7- Aksesuarlar : Tavuz Tüyü (Tezzak, Tezat), Saç bağı (Kaytan)
Erkek Giysileri
 
1- Başa Giyilenler : Arakçık (Terlik), Arakçık bağı (Poşi), Kefiye
2- İçe Giyilenler : Gömlek, Yelek
3- Dışa Giyilenler : Aba (Kilim aba, Sırmalı aba (Halep veya mat)), Şalvar
4- Ayağa Giyilenler : Çorap, Yemeni, Edik
5- Bele Bağlananlar : Bel Kaşağı (Poşi)
6- Takılar : ----
7- Aksesuarlar : ----
8- Süsler : ----
Kadın Giysileri
 
Başa Giyilenler
 
1- Fes : Keçeden dikilir. Bordo renktedir. Üzerine tülbent bağlanır.
2- Tarbuş : Siyah zemin üzerinde renkli desenleri olan bir eşarp türüdür. Fesin etrafına bağlanır. Tarbuşun ön kısmına kişinin zenginlik derecesine göre altın veya gümüş liralar ve sağ ve sol yanlarına yine altın veya gümüş zincire bağlı altın yada gümüş liralar dikilir. Tarbuşa Kefiyede denilmektedir.
3- Tülbent : Siyah yada beyaz renkte olup, fesin üzerine, saçları gizlemek için örtülür. Kenarları işlemelidir. İşlemeler muskalı, iğne yada boncuk oyalıdır. Kullanılırken fesin sadece ön kısmına açıkta bırakarak örtülür. Halk arasında yazma, yağlık, dolak gibi isimlerle de bilinir.
 
 
 
 
İçe Giyilenler
 
1- Elbise : Uzun kollu, boyun kısmından başlayıp diz altına kadar uzanan bir elbisedir. Kadife kumaştan dikilir. Etek uçları fırfırlıdır. Boyun kısmı ise yakalı ve etrafı fırfırlıdır. Entarinin ön ve yan kısmına beyazrenkte sırma ipliğinden değişik motifler işlenir. Entari, fistan adıyla bilinir.
 
2- Şalvar : Saten veya basma kumaştan dikilir. Renk ve deseni çeşitlidir. Beli ve ayak bileği lastikli olur.
 
Dışa Giyilenler
 
1- Cepken : Genel siyah kadifeden dikilir. Kol kısımları uzun ve boldur. Etek boyu belin bir karış altındadır. Ancak ova kesiminde bel hizasında olduğu görülmektedir. Yöresel motifler cepkenin kol üstlerine, göğüs kısmına, arka kısmına ve yaka üzerine beyaz yada sarı sırma ipliğinden işlenir.
 
 
Ayağa Giyilenler
 
1- Çorap : Yünden elde örülerek yapılır. Ham yün renginde veya kök boyalarla boyanmış çeşitli renk ve desenlerde işlemeler yapılabilir. Boyu diz altındadır.
2- Yemeni : Kırmızı yada siyah renkli deriden, altına kösele konularak yapılan bir ayakkabı çeşididir. Altı düz, bazen hafif ökçeli olabilir. Ucu hafifçe yukarı doğru olanları da bulunmaktadır.
 
 
 
Bele Bağlananlar
 
1- Bel Kuşağı : Otuz santim eninde, 150 santim boyunda bir tür renkli kumaştır.
2- Kemer : Gümüşten yapılır, 5 santim enindedir. Önünde kaş adı verilen bir toka bulunur. Genel olarak cepkenin önüne takılır.
 
 
Takılar
 
Boyuna beşi birlik ve gümüş kolyeler, başa altın ve gümüş penez, kola gümüş bilezik takılır.
 
 
Aksesuarlar
 
1- Tezzak : Tavuz kuşunun kanatlarını rengarenk boyayarak oluşturulur. Fesin her iki kısmına da takılır. Tezak da denir.
 
 
Süsler

1- Sürme : Özellikle genç kızların gözleri için kullandıkları bir tür boyadır. Kalıcıdır. Göze bir çöp yardımıyla sürülür. Bu işleme göze sürme çekmek adı verilir.
 
2- Kına : Kına geceleri yada bayram gibi özel günlerde parmaklara ve avuç içine sürülen geleneksel bir boyadır. Sürüldüğü yerde uzun süre rengini korur. Kınanın avuca, parmaklara yada saça sürülmesine kına yakmak denir.
 
Erkek Giysileri

Başa Giyilenler

1- Arakçın (Terlik) : Kelime anlamı teri emendir. Koni şeklinde bir şapkadır. Beyaz dokuma ipliğinden çok sıkı bir şekilde dokunur ve üzerinde yöresel motifler bulunur.
 
2- Arakçın Bağı (Poşi) : İpekten dokunmuş beyaz renkli bir poşidir. Kare görünümündedir ve kenar ipliğinden çok sıkı bir şekilde dokunur ve üzerinde yöresel motifler bulunur.               
 
İçe Giyilenler

1- Gömlek : Beyaz patiskadan veya kül renginden pamuklu kumaştan dikilir. Yakasız veya hakim yakalıdır. Uzun kolludur. Kolları düğmeli olduğu gibi düğmesiz düzde olabilir.
 
2- Yelek : Gömleğin üstüne giyilir. Abanın kumaş ve motif özellikleri ile aynıdır. Kolsuz ve yakasızdır. Aba ile renkleri farklıdır.
 
Dışa Giyilenler

1- Aba :
 
a) Kilim Aba : Geçmişi çok eski tarihlere dayanır. Sırma ipliğinin bulunmadığı dönemlerde kilim dokuma abalar giyilmiştir. Yaka kısmı hakim yaka olup yarım kolludur. Cepsiz bir nevi ceketi andırır.
 
b) Sırmalı Aba : Yün ipliği kullanılmaz. İpek ipliğinden dokunur. Rengi genellikle kırmızıdır. Sarı sim ipliği ile arka ve kol kısımları işlenir. Kol uzunluğu dirsek boyuna kadardır.
 
2- Şalvar : Siyah renkli kalın kumaştan dikilir. İki tarafta da cepleri vardır. Ceplerin üzerine ve ayakların yan taraflarına beyaz yada sarı ipliklerle çeşitli süslemeler yapılır. Bel ve kalça kısımları bol ve dökük olup, ayak bileğine doğru daralmaya başlar.               
 
Ayağa Giyilenler

1- Çorap : Yünden elden örülerek yapılır. Ham yün renginde veya kök boyalarla boyanmış renk ve desenlerle işlemeler yapılabilir. Boyu diz altındadır.
 
2- Yemeni : Kırmızı yada siyah renkli deriden altına kösele konularak yapılan bir ayakkabıdır. Altı düz bazın hafif ökçeli olabilir ucu hafifçe yukarı doğru olanlarında bulunmaktadır.,
 

Bele Bağlananlar
 
1- Bel Kuşağı (Poşi) : Beyaz renkte olup, ipekten dokunur. Kare şeklinde kenarları püsküllüdür. Şalvarın üstünden bel kısmına bağlanıp, püskülleri aşağıya sarkıtılır.
 
 
 
 
 

 
Folklorun bir çok dalında olduğu gibi dans-ların müziği de oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Araştırmanın bubölümün-de yöredeki müziklerin tamamını incelemek mümkün değildir.                          
             
Yörenin geleneksel çalgıları davul, zurna ve argındur. Ama bugün halk çalgılarımızın bir çoğu Halk oyunları ekiplerine eşlik etmektedir. Aşağıda yörenin Halk oyunları ezgilerinden bazılarının notaları ve davul vuruşları notaları ile Argın hakkında bilgi yer almaktadır.
 
 
      
 
 
           
Zanbır´ın (Argın) Son Nefesçisi
 
Teknolojinin gelişmesiyle beraber müzik çalgılarında da değişiklikler, gelişmeler yaşandı. Enstrümanlarda yaşanan bu gelişmeler, tarihle özdeşleşen kültürümüzün üretmiş olduğu Argın (Arapça´da zanbır)ın da yok olmasını beraberinde getirmiştir. Bir türlü sahiplenemediğimiz kültürümüzün bu önemli parçası tarihe karışıyor.
 
 
Geçmişte mutluluğu sembolize eden, düğünlerde ve sıcak sohbetlerinde, vazgeçilmez bir yer edinen zanbır´ın son çalgıcısı Selim Aslanyürek. Evet, dünyada enstrümanı çalan tek insan olarak bilinen Selim Aslanyürek, tanınmış adıyla Selim Leri, takım elbisesi üzerinde yerleştirdiği Kore gazisi rozetiyle beraber dükkanında bizi karşıladı. Selim Leri saklı tuttuğu enstrümanlarını dolabından çıkararak bir sehpanın üzerine dizdi. Kemik ve kamıştan yapılmış enstrümanları dizerken, kemikten yaptığı zanbır´a verdiği önemi anlattı. Enstrüman yapabilmek için artık kemik bulamadığını ısrarla söylüyor. Sehpanın üzerine yerleştirdiği çalgılar içerisinde zamır, kaval ve zanbır´ı görüyoruz. Üç enstrümanı çok iyi çalabiliyor. Burun deliklerine yerleştirerek çaldığı kavalların uzun kavallara şekillendirdiği seslerini,zanbır´ın farklı ve mest eden havasıyla bütünleştirdiğinizde tarihin derinliklerinde buluverirsiniz kendinizi.
 
 
Kimi zamanlar davulcularla beraber geziyor. Ekonomik kaygı taşımadan ve çocukların karşı çıkmalarına rağmen Zanbır´ı yaşatmak için düğünlerde ve nişanlarda boy gösteriyor. Ve hiç durmaksızın saatlerce çalabiliyor. Zanbır´ını. Sabahlara kadar süren halayları ise hiç unutmuyor.
 
Rahmetli babasından öğrenmiş soluk almayı. “Babamda bu çalgıları kullanıyordu” dedi. Babasından kendisine kalmış bu tarihsel mirasın çocuklarıyla ilişkisini sordum. “Üzülerek söyleyeyim, çocuklarıma öğretmedim. Zira çok zor bir iştir bu. Çalmak, başlı başına bir sorun. Çok güçlü bir nefes gerekiyor ve bu nefes çocuklarımda yok” dedi. Öğrenci kabul edip edemeyeceğini sorduğumda ise, “Çok zor. Bugünün gençliği yeterli nefese sahip değil” derken, zanbır´ın son çalgıcısı olmanın üzüntüsünü saklamıyordu.
 
 
Evet, Selim Leri´nin ilerlemiş yaşıyla beraber zanbır da yaşlanmış. Son çalgıcısıyla beraber yok olmaya doğru gidiyor. Bir kuşakla beraber, bir kültür de yok olacak.
 
 
Pekala hiçbir şey yapılamaz mı? Elbette yapılacak şeyler vardır. Hem de hemen. Unutmayalım ki yarın çok geç olabilir.  
 
 
 

Bağdat´ın Hamamları
 
Antakya´da hamam kapatma belli başlı geleneklerdendir. Genellikle evlenecek olan erkek tarafı kınadan iki gün önce gündüz kadınlar için, gece erkekler için hamam kapatırlar. Hamama gidecekler önceden davet edilmiş yakınlardır.

Erkeklerin eğlencesi içkilidir, kadınlarda içki bulunmaz. Bu geleneğimizin en önemli amacı düğün öncesinde eğlenerek temizliğin yapılmasıdır. Çeşitli yemekler ve meyveler daha önceden hazırlanır ve hamama götürülür. Mutlaka çiğ köfte ve kısır yapılır. Hamam geleneğinden en sonunda olayın tatlıya bağlanması için künefe dağıtılır. Her iki grup da çalgıcılar getirilir.
 
Hamam eğlencesi sırasında türküler söylenir, oyunlar oynanır. Bu oyun geleneğimiz içinde ortaya çıkmıştır. Günümüzde hamam geleneği gittikçe yok olmaktadır.
 
Oyun ise bütün düğünlerde oynanmaktadır. Oyunda söylenen türkünün sözleri şu şekildedir; 
 
Bağdat´ın Hamamları Bağdat´a giden olsa
Yanıyor külhanları Yarimi soran olsa
Ne acaip baş bağlar Yıkarım seni Bağdat
Antakya hanımları Yarime bir şey olursa
 
Aman meleğim Aman meleğim
Nasıl edeyim Nasıl edeyim
Seke seke seke Seke seke seke
Gel yanıma Gel yanıma 
 
Oyun 1985 yılında, şu anda 54 yaşında bulunan emekli öğretmen Adil ARIK´tan öğrenilmiştir. Kaynak kişi oyunu görev yaptığı köylerde görmüştür.

Yörede kızların oynadığı bir oyundur. Genellikle 10-12 kişi oynar çizgi ve yarım daire formları kullanılır. 
 
 
 
Koyser
 
Bu oyunumuz Hatay ilinin Türkiye Cumhuriyetine ilhakı zamanında halkın coşkusunu ve sevincini dile getirmesi sırasında ortaya çıkmıştır. Oyundaki ayak hareketleri yorgunluğu ifade eder. Daha sonra hızlanan ayak hareketleri düşmana karşı dinç olduğunu gösterir ve ardından sağ ayağın yere vurulması düşman başının ezildiğini anlatır.
 
Oyun 1978 yılında 70 yaşındaki Mehmet GÜN´den öğrenilmiştir. Geçimini davul çalarak sağlayan kaynak kişi oyunları babası Ali Çavuş´tan öğrenmiştir.
 
Oyun 8-10 çift kişiyle karma dizide oynanır. Daire ve yarım daire formları kullanılmaktadır.
 
 
 
Dönderin Kızlar(Havuş)
 
Kelime anlamı dört tarafı kapalı bir eve ait bahçedir. Gelinin damat evine gelişinde bahçede oynanan oyundur. Halayı oluşturan bekâr kızların sevdiklerine mesaj gönderdikleri ve evlenen gençlerin sevinçlerine katılma yanında kendi mutlulukları için arayış içinde olduklarını anlatırlar. Oyunda daire biçimine gelindiğinde mesajlar ortaya çıkar. 
 
Dönderin kızlar dönderin
Yare selam gönderin
Yar selamsız oluyor
Bir çift mendil gönderin 

Oyun 1985 yılında halen Mustafa Kemal Üniversites´inde öğretim görevlisi olan Murat BAHADIRLI´dan öğrenilmiştir. Kaynak kişi bu oyunun Reyhanlı ilçesinde yöredeki kız dizisiyle oynandığını ve genellikle 8-10 kişi tarafından yarım daire ve daire formlarında oynandığı belirtmiştir.
 
Zennube
 
Geçmiş tarihlerde Anadolu´nun değişik yerlerinden göç ederek Hatay´ın çeşitli yerlerine gelen ve bir süre kaldıktan sonra tekrar göçen oba veya aşiretlere yörede göçmen denmektedir. Göçmenler yerleşik halka kız vermez ve onlardan kız almazlar. Töreleri böyledir. Bunu herkes böyle bilir. İşte bu törenin tam anlamıyla geçerli olduğu bir dönemde göçmenler arasında güzelliği ile ün yapmış Zeynep adında bir kız vardır. Bunu Antakya´lı bir genç görür ve sever. Ama kızı istemeye bir türlü cesaret edemez. Çünkü törelerine bağlı göçmen ailesi bu kızı yerleşik bir gence vermez diye düşünür.
 
Çaresizlik içindeki sevdalı genç Zeynep´i bir yakınının evine çağırtır, Zeynep ilk önce delikanlıya umut vermez, ancak o da temiz bir aşkla genci sever. Her ikisi de bunu sonu olmayan bir sevda olarak düşünürler. Ama ne var ki sevdadır bu. Aşık delikanlı konuyu ailesine açar. Ailesi oğlunu vazgeçirmek için “Oğlum bunlar bugün buradaysalar, yarın başka yerdedirler, bu sevdadan vazgeç” der. Ancak kimse söz dinletemez oğlana, kimse vazgeçiremez onu bu sevdadan. Kızı istemeye karar verirler. Ancak töreye aykırı bir olay olduğu için, oğlan tarafı çekine çekine, ürkek tavırlarla giderler kızı istemeye, bu durum oyunumuzda yer almaktadır. Sonunda kızın babası Zeynep´i bu delikanlıya verir. Kız ile delikanlı muratlarına ererler. Ancak kızın babası göçmenler arasında töreleri çiğneyen bir insan olarak hoş görülmez ve bu diyarlardan, kızından, akrabalarından kopup başka yerlere gider. Her yerde her zaman güzelliğinden bahsedilen Zeynep, göçmenler arasında hep “ZENNUBE” diye anılmış, Zeynep´i istemeye gelen oğlan tarafının çekingen durumları alay konusu yapılmıştır. Göçmenler arasında nerede, ne zaman bir düğün olsa bu olay hatırlanır. Zeynep´i istemeye gelen tarafın durumları alay konusu yapılarak oynanır. Ve yöre halkı bu oyunu benimseyerek ve kendi kültürleriyle yoğrularak bugünkü haline getirmiştir.
 
Oyun 1982 yılında 40 yaşındaki Mehmet KONUŞKAN´ dan öğrenilmiştir. Oyunu yaşadığı köyde ve çevre köylerde görmüş ve öğrenmiştir.
 
Yörede 10-12 çift kişiyle, karma dizide oynanır. Çizgi ve yarım daire formları kullanılmaktadır. 
 
 
 
Rişko
 
Geçmiş bir zaman Hatay ilinin Bakras Köyü´nde bir düğün kurulur. O zamanlar çok güzel oynayan ünü bu yönüyle dört bir tarafa yayılmış olan Şaban adında bir şahıs düğüne davet edilir. Şaban köye vardığında çok iyi bir şekilde ağırlanır, ikramda bulunulur. Şaban´ın geldiğini gören halay çeken köylüler, halayı bırakıp Şaban´ı davet ederler ve oynamasını isterler. Şaban “Ben sizlere ayak uyduramam, ama sizi kırmamak için kendi oyunumu oynayayım” der. Düğün meydanı boşaltılıp davulcu Ali Çavuş ve zurnacı Ali Dip Şaban´ın ağzı ile mırıldandığı müziği çalmaya başlarlar. Şaban kendine özgü figürleri ile oynamaya başlar. Bu figürler davetliler tarafından çok beğenilir ve zurnacı Şaban´a bu oyunun adını sorar. Şaban da bu oyun “RİŞKO” der. 
 
Ve oyunun hikayesini anlatmaya başlar. “Bir süre önce Reyhanlı çerkezlerinden Rişko adında güzel bir kıza vuruldum, ama çerkezler bana Rişko´yu vermediler. Bundan sonra bu sevda beni terketmedi, karar verdim, güzel Rişko´ya aşkımı bu oyunun figürleriyle anlattım. Her düğünde bu oyunu oynamaya başladım. Her oynayışımda onu hatırlarım. Bundan sonra nereye gittiysem bana bu oyunu oynattılar”.
 
Oyun 1983 yılında geçimini davul çalarak sağlayan 38 yaşlarındaki Reşit DİP´ten öğrenilmiştir. Kaynak kişi oyunu yukarıda adı geçen zurnacı Ali DİP´ten öğrenmiştir. Genellikle 6-8 çift kişiyle karma dizide oynanır. Çizgi ve yarım daire formları kullanılır.
 
 
 
Depki 
 
Samandağ, Reyhanlı ve çevresinde oynanır. Hasat mevsimi sırasında oynanan bir oyundur. Kötü hava koşulları ve ardından da sıcağın etkisinden dolayı ürünleri zarar gören halk üzülüp isyan eder ve hınçlarını topraktan alırcasına ayaklarını toprağa hızla vururlar. Bu hareketlerle ortaya çıkan bu oyun, gelenekleşmiş ve ürünün iyi olması durumunda bile oynanır hale gelmiştir. 
 
Oyun 1975 yılında,1932 doğumlu İzzet ÖZKAN´dan öğrenilmiştir. Kaynak kişi geçimini zurna çalarak sağlamaktadır.
 
Yörede karma diziyle oynanan oyun genellikle 12-14 çift sayıda kişiyle yarım daire formunda oynanır.
 
 
 
Hizmeli
 
Çok eski tarihlerde ilimizin Reyhanlı ilçesine ait Harran Köyü civarında Hizmeli adında bir ağanın kızı varmış. Bu köyde bir düğün kurulur. Düğüne köy halkı, köy ağası ve kızı Hizmeli davetlidir. Ayrıca çevre köylerden davetliler gelir. Düğünde gençler halay tutarlar daha sonra düğün alanı boşaltılarak Hizmeli oyuna davet edilir. Hizmeli o dönemin zurnacısı Haydar´ı yanına çağırarak, ağzı ile mırıldandığı müziği çalmasını ister. Hizmeli kendine has oyununu oynamaya başlar. Düğündekiler bu oyunu çok beğenir. Herkes bu oyunu öğrenir ve daha sonraki düğünlerde bu oyun oynanır olur. Böylece Hatay´ın birçok köyüne yayılır.
 
Oyun 1983 yılında Reşit DİP´ten öğrenilmiştir.
 
Yörede 6-8 çift sayıda karma diziyle oynanır. Yarım daire ve çizgi formları kullanılır.
 
 
 
Deli Arap
 
Zorla kız kaçırılmasını, isteği olmayan bir kızın gelin edilmesini anlatan bir oyundur. Düğünde oyuna kalkanlar kızın isteksiz verildiğinin farkındaysa oyunun başında bunu vurgulamak için bu oyunu oynarlar. Oyunun çıkışı şu öyküye dayanır. Bir Türk köyünden gelin almaya gelen Arapların Türk köyünde oynadıkları oyun köylüler tarafından yadırganır, saçma bulunur. Birbirlerine ´bunlar ne yapıyor? diye bakarlar. İçlerinden biri “deli Arap bunlar” der. Daha sonra Arapların taklit niteliğinde figürler yapan köylü kendine özgü yeni bir oyuna sahip olmuştur. Kızın isteksiz olmasına rağmen Araplar tarafından alınmasını anlatır.
 
Oyun 1975 yılında İzzet ÖZKAN´dan öğrenilmiştir.
 
Yörede 8-10 çift kişi ile daire ve yarım daire formlarında oynanır.
 
 
 
Garibin Ayağı
 
Yapılan araştırmalarda Aşık Garip isminde bir kişinin üzerine kurgulanmış bir oyun olduğu ortaya çıkmıştır. Aşık Ahmet isminde bir kişi Gavur Dağlarında çeşitli köyleri gezerken yorulur ve bir köye yerleşir. Aşık Ahmet yorulmuş ve giysileri yırtılmıştır. Hatay ilimizde böyle kimselere garip derler. Bu olaydan sonra Aşık Ahmet´e “Garip” adını takmışlar. Garip zamanla köy halkına çok yardımcı olmuş. Bu zamanlarda ağanın sözü geçermiş. Günler, aylar, yıllar derken gönlünde dermanı bulunmayan bir derdi olmuştur. Bu derdi ise köyün ağasının kızını sevmekmiş. Artık Garip aşkını gizleye gizleye dayanamaz hale gelmiş ama yapacağı bir iş, derdini açacak bir dostunu bulamamış. Garibin çok fakir olmasından dolayı köyü terketmeye karar vermiş ve çok az olan eşyasını almış yola koyulmuş. Bunu gören köy halkı koşarak Garip´e yetişmişler ve hemen “neden gidersin bre garip?” demişler. Garipte bu soruya karşılık şu cevabı vermiş: “Seviyorum, seviyorum bre kardeşler” Garip´in bu cevabı üzerine köy halkı kim olduğunu merak ederek “Kimi seversin bre Garip?” demişler. Garipte “Ağanın kızını seviyorum” demiş ve der demez köy halkı çaresiz bir sevda olduğunu bilerek, yüz ifadeleri bir üzüntüye boğularak “Davul bile dengi dengine vurur bre Garip” demişler. (BRE: Kişiye söylenen bir lakaptır.) Daha sonra Garip´in arkasın takılarak uğurlamaya gitmişler. Bu esnada halkın arasından bir ses "Garip gitme, dur!" diye bağırmış. Garip bu sesi çok iyi tanıdığı için çakı gibi yerinde durmuş, meğersem bu bağıran kişi ağanın kızı imiş ve zavallı kız Garip´i severmiş, ama ne Garip´in ne de köy halkının bu sevdadan haberi varmış. Ağa kızı kendini yere atarak ağlamaya başlamış ve şu ezgiyi söylemiş:

“Gitme Garip gitme yollar haremi
Arap vurur Türkmen alır paranı
Sen gidersin Garip kimler sarar yaramı
Kadan alam Garip kal bizim ellerde”
 
Ağa kızının bu ezgisinden sonra Garip yavaş yavaş omuzundaki çıkını atar, kızın yanına gelerek ayağa kaldırır ve onu bağrına basar. Köy halkı bu olay karşısında ne yapacağını bilemez duruma gelir ve hemen şu ezgiyi söyler:
 
“Gitmez olmuş Garibin ayakları
Köyüne sılasına sevdiğine döner”
Bunu duyan ağa çaresiz kalır ve kızı Garip´e verir. Bu yaşanılan olay günümüze oyun olarak yansımıştır.
Oyun 1975 yılında İzzet ÖZKAN´dan öğrenilmiştir. Karma diziyle oynanır. 8-10 çift kişiyle daire ve yarım daire formlarında oynanır.
 
 
 
Kırıkhan
 
Bu oyunumuz adından da anlaşılacağı gibi göre Hatay İlimizin Kırıkhan ilçesine aittir. Oyunun öyküsü şöyle anlatılmaktadır. Kırıkhan ilçesinde yaşayan bir delikanlı Antakya´ya bir iş için geldiğinde çarşıda gezinen bir genç kıza vurulur. Delikanlı işini unutarak kızı takip etmeye başlar. Bu takip sonunda kızın evini öğrenir. Delikanlı komşulardan hem kız hakkında, hem de ailesi hakkında bilgi toplar. Belli bir zaman sonra delikanlı durumu ailesine açar. Oğlan ailesi bu sevdayı olağan karşılar. Bundan sonra oğlan Antakya´ya sık sık gelmeye başlar. Belli bir zaman sonra oğlan kızla konuşmaya karar verir ve kızı tanıdık bir komşuya çağırır. Delikanlı düştüğü sevdayı kıza açar ve kız da olumlu cevap verir. Artık Allah´ın emriyle kız istenilmeye gidilir.
Kız aileside dışarıya kız vermem dediyse de sonunda kız verilir. İki gencin nişanlılık devri fazla uzun sürmez ve hemen düğün olması istenir. Düğün günü kızı evinden arabalarla almaya gittiklerinde sevinçlerini gösterebilmek için kendilerine has figürlerle oynamaya başlamışlar. Kız Antakya´dan alınıp Kırıkhan´a dönüldüğünde oğlan evinde Antakya´dan ilk defa kız alındı diye, kız oğlan evine kadar alkışlarla getirilir. Halkın bu alkışı ve kendilerine has ayak figürleri söylenen türküler oyunun temel yapısını oluşturur.
 
Oğlan bizim, kız bizim
Çatlasın kaynanası
Geliyor düğün alayı
Kaynanalar çeksin halayı
Kazanlarda aş pişer
Kaynanaya iş düşer
Bunu gören kaynana
Oğlum diye dövünür
Geliyor düğün alayı
Kaynanalar çeksin halayı
 
 
Oyun 1979 yılında Reşit DİP´ten öğrenilmiştir. Yörede karma diziyle 10-12 çift sayıda kişiyle oynanır. Çizgi ve yarım daire formunda oynanır.
 
 
 
Pamuk
 
Yöremizde düğünler pamuk toplanıp satıldıktan sonra yani sonbaharda yapılır. Pamuğunu satan çiftçi çocukların evlendirme hazırlığına girişir. Bu gelenekselleşmiştir. Evlenme pamuk bitimi ile eş anlamlı hale gelmiştir yöre halkı bu dönemde ayrı bir coşku ve sevinç yaşar. Bu coşkuyu pamuklar bittikten sonra yaptıkları düğünde, bayrak asılırken herkes ritmle birlikte hareket etmeye başlar. Bu hareketler pamuk, çapa , tohum, ekme, sulama gibi işleri karışık biçimde taklit niteliğindedir. Uzun süren pamuk işlerinin bitiminden duyulan sevinç evlenmeyi simgeleyen coşku, bayrak asımı (evlenme) ile noktalanır. Bayrak asılırken orada bulunan topluluğun yaptıkları ayak ve el hareketleri benimsenerek oyunun temelini oluşturur.
 
Oyun 1978 yılında İzzet ÖZKAN´dan öğrenilmiştir. Yörede karma diziyle oynanan bu oyun çizgi ve yarım daire formlarında 8-10 çift tarafından oynanır.
 
 
 
Eli Elime Değdi
 
Oyun, eski adı ´Zirambo´ olan Şenköy´´de yaşanılan bir olayın ardından ortaya çıkmıştır. Ağa sözünün çok geçerli olduğu bir dönemde o bölgede kurulu obanın çobanlığını yapan Kerim adındaki kişinin ağa kızıyla olan ilişkisini anlatır.
 
Çoban Kerim bir gün elinde bakraçlarla beyin çadırına gelir. Bey kızı Elif, çobanın karşısına çıkar ve şu konuşmalar geçer;
 
-Kerim ne kadar terlemişsin?
 
Kerim terini sildikten sonra Elif´e şöyle söylemiş;
 
-Bizim ekmeğimiz ter, ter olmazsa ekmek olmaz.
 
Çoban Kerim aslında Elif´in kendine ilgi duyduğunu bilmekteymiş. Fakat bey evine ihanet etmek istemezmiş. Ancak ne olmuşsa bu bakışmalar içinde olmuş. Elif´in bakışları çoban Kerim´in gönlünde kor olmuş. Çoban tam gideceği zaman Elif;
 
-Dur hele Kerim, az nefes al! Sana buz gibi bir ayran vereyim demiş,
 
Çoban tereddütle;
 
-Bey kızı, zahmet olacak, ben gideyim demişse de, bey kızı zahmet olmaz, hem benim adım Elif, bana Elif de demiş.
 
Çoban çok şaşırmış ne diyeceğini bilememiş. Bu ara Elif bir tasa ayran koyup, getirip vermiş. Çobanın eli kendisine uzatılan ayran tasını alırken, Elif´in eline dokunmuş. İçi bir hoş olmuş. Hiçbir şey söylemeden, adeta oradan kaçar gibi bey çadırını terketmiş. Çoban bu olaydan sonra günlerce dışarı çıkmamış, işe gitmemiş. Çobanın anası Döndü kadını bir telaş almış.
 
“Oğlum, yiğidim, bu ne hal? Neden kaç gündür işe gitmiyorsun? Kadasını aldığım tez elden söyle bana, bir derdin varsa derman olayım sana? deyip, oğlunun durumuna yanıp yakınmış. Ekmekten, aştan kesilen çoban;
 
-Bana bir şey sorma ana! Olanlar oldu bana deyince, Döndü kadının derdi ve telaşı daha da artmış.” Evimizin direği sen olmasan biz nice oluruz?” diye siğim siğim ağlamaya başlamış. Çobanın yüreği yufkaymış, bir cümle ile anlatmış derdini anasına.
 
-Anam anam ay anam ! Ben yanmışım vay anam!... Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi. Ana rahatlamış, fakat sormadan da edememiş. Kimin eli eline değdi kurban olduğum? Çoban doğrulmuş anasına:
 -Peki öyleyse ana dinle deyip söylemeye başlamış gönlündeki ateşi:
 
Ev süpürür toz eder
Gerdan kırar söz eder
Anam benim suçum yok
Kendi bana göz eder.
Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi
 
Ekinler ekilirken
Dibine dökülürken
Bana bir tel saçın ver
Kefenim dikilirken
Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi
 
Döndü kadının durumu anlaması hiç zor olmamış olmamasına ya, yine de anlamazlıktan görünmüş.

-Ha, senin gibi garibe kim göz edermiş oğul? deyince de çoban anlatmaya devam etmiş.

Entarisi maviden
Sensin gönlümü avutan
Beni ateşe attın
Onbeşine girmeden
Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi
 
Bunu duyan çobanın anası hop kalkmış hop oturmuş:
 
-Bu senin dediğin olsa olsa oba beyinin kızı Elif´tir. Vay başımıza gelenlere, gidek şimdi biz...demiş. Fakat çoban anasının bu sözlerini hiç duymamış bile. O yine mani dizmeye devam etmiş:
 
Eli elekli yarim
Göğsü yelekli yarim
Bari bir selam gönder
Gavur yürekli yarim
Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi
 
O günden sonra çobanın kara talihli anasının başını kara bir yas bürümüş. Çoban da eve yine girmemiş pınar başında mani söylemeye devam etmiş. Oba halkı çobanın bu durumuna pek akıl sır erdirememiş. Yaylada yapılan bir düğünde bütün gençler eğlenmişler, ancak bey kızı ile çoban gülüp eğlenmemişler. Sonrada bir zamanını bulup iğdeli dereye doğru el ele verip yürümüşler. Bu yürüyüş esnasında bey kızı çobanın manilerine cevap vermeye başlamış:
 
Harman yeri hoş yeri,
Sevdiğim yavaş yürü!
Nişanlım yok mu dedin?
Beni saçımdan sürü
Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi
 
O günden sonra gelinlik kızlar Elif´in manilerini ağızlarında sakız etmişler.
 
İndim dere burcundan
Bir nar aldım hurcundan
Kardeşiye dost oldum
Bacasından ucundan
Eli elime değdi hem ben yandım hem kendi
Bize kimse karışamaz
 
Arkamız Şeyh Efendi.
 
Bu böyle obada dilden dile dolaşırken, obada sözü dinlenen Şeyh Ahmet adında bir ermiş devreye girerek, beyin gönlünü yapmış ve çoban Kerim ile Elif´i evlendirmiş. O olaydan sonra söylenen türkülerle bir oyun haline gelmiş ve günümüze kadar ulaşmıştır.
 
Oyun 1978 yılında Reşit DİP´ten öğrenilmiştir. Kız erkek karma dizide 8-10 çift kişiyle oynanır. Çizgi ve yarım daire formunda oynanır.
 
(Öykü, Hatay´´ da, Kültür ve Eğitim´den alınmıştır)
 
 
Mithat KALAYCIOĞLU
Yazarın  "HALK BİLİMİ-II"  Adlı Kitabından Yararlanılmıştır.
İletişim Bilgileri: 532 631 06 11-326 214 14 68
 
 

Adı Belirleyen Etmenler
 
Çocuğa ad verilirken geleneklere uyulur. Doğduğu gün ebe tarafından çocuğa, Muhammed, Mustafa, Emine, Ayşe, Fatma vb. dini bir ad verilir. Bu ad çocuğun göbek adıdır. Asıl adı ise doğumun 3. günü veya 7. günü verilir. Hoca veya aile büyüklerinden bir erkek, çocuğun kulağına ezan okuyarak kararlaştırılan adı 3 defa fısıldar. Ad seçilirken, din büyüklerinin, aile büyüklerinin adı tercih edilir. Bunun dışında çocuğun durumu ile ilgili özel bir durum varsa ad seçiminde bunlar göz önünde bulundurulur, ad ona göre kararlaştırılır.
 
 
Dini etmenler
 
Çocuğa bir din büyüğünün adının verilmesi
Çevrede bulunan bir türbenin veya türbede yatan yatırın adının verilmesi
Kuran’dan bir sure veya bir ayet adının verilmesi
Allah’ın 99 isminden birinin verilmesi
 
 
Örfi etmenler
 
Çocuğa dedelerinden birisinin adının verilmesi
Çocuğun dayısının veya teyzesinin adının verilmesi
Çocuğun amcasının veya halasının adının verilmesi
Ailede beğenilen bir kişinin adının verilmesi
 
 
Çevresel etmenler
 
Sözlükten seçilen , beğenilen bir isim
Arkadaşların tavsiyesi ile verilen isim
Hemşire veya doktorun verdiği bir isim
 
 
Doğum Geleneği

Yeni doğan bebek annesi 40. Gününe kadar kırklı sayılır.doğum yapan anneyi ve yavrusunu al basmasın diye yastıkların altına bıçak, ustura makas vb. konur. Çocuğun çıkardığı ilk dişi için hedik kaynatılır. Hedik buğday ve mısırdan oluşur.üzerine susam serpilir.
 


Ad Koyma Geleneği

Çocuğa ad verilirken geleneklere uyulur. Doğduğu gün ebe tarafından çocuğa, Muhammed, Mustafa, Emine, Ayşe, Fatma vb. dini bir ad verilir. Bu ad çocuğun göbek adıdır. Asıl adı ise doğumun 3. günü veya 7. günü verilir. Hoca veya aile büyüklerinden bir erkek, çocuğun kulağına ezan okuyarak kararlaştırılan adı 3 defa fısıldar. Ad seçilirken, din büyüklerinin, aile büyüklerinin adı tercih edilir. Bunun dışında çocuğun durumu ile ilgili özel bir durum varsa ad seçiminde bunlar göz önünde bulundurulur, ad ona göre kararlaştırılır. Çocuğun adının konulmasında dini, örfi ve çevresel etmenler etkili olur.
 
 
Evlenme Geleneği

Düğün toplumsal işlev açısından oldukça önemli bir yere sahiptir. Hatay’ da düğün törenleri çeşitli aşamalar halinde yapılmaktadır. Bu aşamalar; “evlenme isteği belirtme, kız arama/görücülük, kız isteme, söz kesme, nişan, çeyiz alma, gelin /güvey hamamı, dini nikâh kına gecesi ve düğün”den oluşmaktadır.
 
 

Yörenin geleneksel çalgıları davul, zurna ve argındur. Ama bugün halk çalgılarımızın bir çoğu  Halk oyunları ekiplerine  eşlik etmektedir.
 
Zanbır (argın) : yok olmak üzere olan bir kültürel mirasımız. Zanbır’ın  Hatay'da bilinen son icracı Selim ASLANYÜREK . Zanbır kemikten yapılan bir  alettir.
 
Ney: Kargı adı verilen budaklı bir kamıştan yapılan ve kökleri Sümerlere kadar uzanan ney, üflemeli sazlar içinde yer alan bir çalgıdır. Dünyada Nil kıyıları dışında en kaliteli kamışların yetiştiği bölge Hatay’ın Samandağ ilçesi Asi nehrin kıyılarıdır. Hatay’da tanınmış ney yapım ustaları ve icracıları İzzet ÖZKAN ile Cemil KAHİLOĞULLARI’ dır.


Hatay Halk Oyunları Müzikleri
 
Hizmeli
Eli Elime Değdi
Dönderin Kızlar
Pamuk
Kıramık Dalları
Kırıkhan
Zennube
Deli Arap
Güzel Han
Demirci
Koyzer
Kız Evi
Bağdatın Hamamları
Halebi
Rişko
Şamilin Hurması
Kıçıkırık
Cendarma
Küllük
Serji
Garibin Ayağı
 
 
Hatay Türküleri
 
Al Mendili
Hey Güzel Han
Lofçalı
Kaleden İndirdiler (EMMO)
Gül Kuruttum
Mavilim Yakdın Beni
Altın Tasta  Gül Kuruttum
Aman Aman  Bağdatlı
Eli Elime Değdi
Pınara Vurdum Kazmayı
Hanım Arabaya Binmiş
Tütüncüden Tütün Aldım
Şu Karşıki Dağda Kar Var Duman Yok
Hasan Dağı Oymak Oymak
Bu Piner Ne Piner
Ferhat Gibi Dağ Deldim
Üç Güzel Söz Verdi
Elmas Dolu Çekmecesi
Varayım Gideyim
Ninam Kurmuş
Nolaydım Gönül Versem
Ne Hoş Aramışlar
Havalandı Deli Gönlüm
Gidin bakın Şu Binayı Yıkana
Yaprak Gazellindi
Bahçelerde Sedef Yar
Efkarım başka Kimlere Söyleyim
Kızın Adı Emneli
Ara Ey Aşık Ara Bul Çare
Bin Can İle Meclub Oldum
Antakya Dağın Diktir
Antakya’da Ben Çok Portakal Sattım
Kına Geldi
 

İnsan oğlu varolduğundan beri giyim önemli bir yer oluşturmuştur. 20. yüzyılın başlarında el işlemeciliği, ipek dokumacılığı giysiyi etkilemiştir. Daha sonra teknolojinin  gelişmesine  paralel olarak makine işlemeciliği ve pamuklu dokumalar yer almıştır. İpek dokumacılığı günümüzde Samandağ ve Harbiye’de dokunup  kullanılmaktadır.
 
Kadın Giysileri
 
1
Başa Giyilenler    
Fes, Tarbuş, Kefiye, Tülbent (Yazma, Yağlık, Eşarp, Yaşmak)
2
İçe Giyilenler             
Elbise (Entari, Fistan), Şalvar
3
Dışa Giyilenler          
Yelek . Sako, Cepken
4
Ayağa Giyilenler       
Çorap, Yemeni
5
Bele Bağlananlar       
Bel Kuşağı, Kemer
6
Takılar                      
Altın penez, Gümüş kolye, Bilezik, Beşibirlik
7
Aksesuarlar              
Tavuz Tüyü ,(Tezzak, Tezat) Saç bağı (Kaytan)
8
Süsler                     
Sürme, Kına
 
 
Erkek Giysileri
 
1
Başa Giyilenler       
Arakçık (Terlik), Arakçık bağı (poşi), Kefiye
2
İçe Giyilenler           
Gömlek, Yelek
3
Dışa Giyilenler        
Aba ( Kimlik aba, Sırmalı aba, (Halep veya mat), Şalvar
4
Ayağa Giyilenler     
Çorap, Yemeni, Edik
5
Bele Bağlananlar     
Bel Kuşağı, (Poşi)
6
Takılar                        
 
7
Aksesuarlar                
 
8
Süsler          
 
              
 

https://www.tccb.gov.tr/
https://www.icisleri.gov.tr/
https://www.turkiye.gov.tr/
https://www.cimer.gov.tr/
 

Bizi Takip Edin

T.C. Hatay Valiliği - Büyükdalyan Mah. Atatürk 22.Cad. No:95 Hükümet Konağı 31000 Antakya/HATAY
Telefon:+90 326 214 62 13-14-15 Fax:+90 326 214 61 69
 
Sizlere daha iyi hizmet verebilmek için sitemizde çerezlere yer veriyoruz 🍪 Çerez politikamız hakkında bilgi edinmek için tıklayınız